Bütün çiftler evlenirken mutlu, huzurlu ve baş başa olacakları bir yuva hayaliyle evlenirler. Evlenirken aman sanki ailesiyle mi evleniyorum bana ne ailesinden demek başlarda masum bir sözmüş gibi dursa da, o yüzükler parmağa geçtikten sonra bunun o kadarda hafife alınacak bir söz olmadığını çoğu zaman acı tecrübelerle yaşayarak öğreniriz. Her aile çocuğunun mutlu bir yuva kurmasını ister ve başlarda onlar mutlu olsun da biz önemli değiliz diyerek çocuklarını ön planda tuttuklarını göstermeye çalışırlar . Fakat her ne hikmetse evlendikten sonra herkes için geçerli olmasa da çoğu evliliklerde bu olay tam tersine dönmeye başlar. Bazen kız ailesi, bazen erkek ailesi sergiledikleri tutumlarla gençlerin evliliklerini yıpratmaya hatta bazen boşanmaya kadar getirebilirler.
Evliliklerde genel olarak kayınbabaların pek yüz göz olmadığı, kaynanaların ise evliliğin var olduğu günden bugüne gelin- kaynana çekişmesiyle kimi zaman fıkralarda , kimi zaman espriler de, kimi zamanda en popüler dizilerde bile kendine yer bularak günümüze kadar ulaştıkları gözlenmiştir. Sadece gelin kaynanayla da bitmez olay, diğer aile bireyleri de olaylara karışarak evliliği çekilmez bir hale dönüştürebilirler, yani kaş yapalım derken göz çıkarabilirler. Zaten iki farklı kültürdeki insanın bir araya gelerek , aynı evi paylaşmaya çalışması , birbirini tanımaya çalışması yeterince zor bir şeyken ,birde aile bireyleri evliliklere karışarak çocuklarına iyilik yerine kötülük yapmış olurlar.
Uzmanlar evlenecek çiftlere hem erkek ,hem kız tarafına yakın olmamayı tavsiye ediyorlar ,yani aynı mahallede yada aynı apartmanda oturmayın mümkün olduğunca uzak yerlerde oturun diyorlar . Gerçi şimdi uzaklık yakınlıkta çok fazla önemli değil telefon denen illet sayesinde saatlerce konuşulup her şey in ince detayına kadar sorgulanıp ,anlatılıyor. Tabi ne kadar az gidip gelinirse o kadar tatlı olunur diye düşünülüyor. Genel olarak kaynanaların gelinleri sevmediği ama damatlarını baş tacı yaptığı inancı var şöyle ki; bir anne kızına gelip gitmesiyle ilgili konuşurken, aman kızım yeter ki sen mutlu ol da gelme gitme önemli değil diyebiliyorken aynı anne oğlunun evini kendi evi gibi görüp kendi kuralları geçsin istiyor . Damadına kızı rahat etsin, mutlu olsun diye çok iyi davranan kaynana , gelinine de oğlu rahat etsin mutlu olsun diye böyle davranabilecekken tam tersini yapıyor ,genelde kusur arıyor, şikayet ediyor, oğlunun evinde söz sahibi olmak istiyor, yapılan şeyleri beğenmiyor, bunları çoğaltabiliriz, bunun tersi kaynanalarda var elbette onları bu söylediklerimizden ayrı tutuyoruz, onlara lafımız yok, ama maalesef bunlar çok az bir topluluk. Bazen de tam tersi gelinler kaynanalarla anlaşamıyor yani oturup gelinle konuşsanız gelini haklı bulursunuz ,kaynanayla konuşsanız kaynanayı haklı bulursunuz böyle bir çıkmaz anlayacağınız. Peki kaynana neden gelinle anlaşamıyor bunun sebepleri neler olabilir aslında kaynananın geçmişine giderseniz bunu görmek çok da zor olmasa gerek ,zamanında kaynanada bir gelindir ve aynı sorunları oda yaşamıştır ve kendi yaşadığı sorunları şimdi geline yaşatıyor olması onun böyle davranmayı örf adet sanıyor olması olabilir, yada öyle gördüğü için başka türlü davranmayı bilmiyordur, oğlunu türlü türlü zorluklarla büyüten anne eşinden de destek , ilgi sevgi görememişse , bütün hayallerini oğlu üzerine kuruyor eşinden göremediklerini oğlundan bekliyor ve oğlu bir gün evlenip yuvadan uçunca annenin hayal kırıklığı da başlıyor ,kendini terk edilmiş , ikinci plana atılmış , oğlunu elin kızına kaptırmış düşüncelerine kapılan anne zaten otomatikman geline karşı oğlumu elimden aldı psikolojisiyle yaklaşıyor bunu dışa vurmamaya çalışsa da beyninde yatan düşünce bu olduğu için zamanla hareketlerine de yansımaya başlıyor, annenin oğluna çok düşkün olması çok aşırı sevgi bağı olması da her şeyi onun adına düşünüp yapması da evlendikten sonra sorunlara neden oluyor ,evlendikten sonra anne halen bu hareketleri sürdürmeye devam edince gelin tarafından benim düzenime evime karışıyor diye tepki görüyor, bazı kaynanalar gelinlerini yada oğullarını kıskanabiliyor , bazıları da gelinlerini beğenmiyorlar , bazen de sorun kuşak farkından yada kültür farkından kaynaklanabiliyor, bazı kaynanalarda oğlumun parasını çarçur ediyor ,tutumlu değil diye harcamalardan bile haberdar olup karışmak istiyor, çoğu kaynananın 2-3 tane gelini oluyor ve hepsiyle de sorun yaşıyor durum böyle olunca kaynanalarda korkulan, çekinilen ve bazen daha tanımadan sevilmeyen insanlar olup çıkıveriyorlar karşımıza. Gelinle kaynana sürekli bir çekişme halinde olunca da sevgili YILDIZ TİLBE’nin de o güzel parçasında söylediği gibi iki kadın bir adam durumu oluyor ama, ya ondan geç ya benden demeyeceğiz elbette çünkü biri ana, biri yar ikisinden de geçmek olmaz ama anneler çocukları evlenince onları biraz kendi haline bırakayım , kendime onlarla uğraşmak yerine başka meşgaleler bulayım demiyorlar, peki gelinlerde kaynanaya kendimi beğendireceğim diye sürekli bir çaba içerisinde olsalar da bir süre sonra bunun göze görülmediğini fark edince çabayı bırakıp artık tamamen soğuk savaş açıyorlar ,ya erkekler onlar en zor durumda kalanlar gibi görünseler de aslında her şey onlarda bitiyor erkek eğer herkesi mutlu etmeye çalışırsa , hem herkes mutsuz oluyor en çokta kendileri, hem de her iki kadın tarafından da değeri giderek azalıyor, erkekler eşlerinin düşüncelerini annelerine , annelerinin düşüncelerini de eşlerine uygun bir dille anlatmalı , her zaman oturulup konuşulacak bir ortam yaratılmalıdır, konuşulmayan her konu üzerinden yıllar geçse de ısıtılarak önünüze tekrar tekrar gelecektir, buda sizi ve evliliğinizi yıpratacaktır en güzeli sorunlardan kaçmak yerine oturup kırıcı olmadan konuşmaktır, konuşmaktan kaçan insan suçlu çıkacağından korkan insandır ,evliliklerde olumsuzluklarla baş edemeyen çiftlerde sinirsel rahatsızlıklar daha çok görülmektedir hiç sebep yokken çocuğunu dövenler , baş ağrısı çekenler yada sinir hastası olup kendini psikolog karşısında bulanlar , işte aile büyüklerimiz maalesef ki biz ne yapıyoruz ki evleri ayrı ,aşları ayrı diye bir tabir vardır ya bu lafı çok kullanırlar bu lafı deseler de bu lafı söylemekle olmuyor , kuşun yuvadan uçtuğunu kabullenmeleri ve hem gelinlerine hem damatlarına karşı aynı tutum içinde davranmaları, onların evlerine müdahale etmemeleri , onlara ne kadar samimi ve sıcak davranırlarsa onların da o kadar çabuk o aileye adapte olacaklarını düşünmeleri , kendini aileden gören gelinin herkesle daha çabuk kaynaşacağını, ama dışlandığını hissederlerse zaten beni baştan beri sevmiyorlardı diye düşüneceklerini bilmeliler.
Kaynanalar ve gelinler ayrı evlerde yaşasalar da ilerde aynı evi paylaşmak zorunda kalabilirler o yüzden binanın temelini sağlam atmaları ilerde aynı evi paylaştıklarında daha huzurlu bir ortamda yaşamalarını sağlayacaktır , buda büyüklere düşer yani kaynanalara , çünkü büyükler yapıcıdır toparlayıcıdır ve tecrübelidirler , tabi bu arada şeker gibi kaynanalarda yok mu dur illaki vardır, öyle kaynanaları da bu yazdıklarımızdan ayrı tutuyor ve herkese gelinine kızı gibi davranan şeker gibi kaynanalarla karşılaşmalarını diliyoruz .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder